top of page

PRANA LIFE

FEST

26-27 Nisan Eskişehir

2.Dönem İndirimli Kombine Biletler Satışta!

Prana Life Fest 1.jpg

Mevcudiyetin Dönüştürücü Gücü

Raquel Aşkaner Habib

Nefes ve Farkındalık Koçu

 

Zihnimiz bizi sürekli geçmişe ve geleceğe odaklama yatkınlığını vardır ve bunu evrimsel

olarak yaşamda kalmamız için gerçekleştirir. Sürekli analiz yapan, çıkarımlar ve

varsayımlarla milyon yıldır hayatta kalmamızı sağlayan beynimiz ve onun işletim sistemi

olan zihnimizdeki programlar maalesef ki bazen sinsi bir zehir gibi bizi içeriden yok

edebiliyor. Bu kadar güçlü ve yaratıcı bir özelliğimizin farkındalıksız kullanıldığında bir

lanete dönüşmesini ise kaçınılmaz ve üzücü bir gerçektir. Yaşamımızı yöneten

zihnimizin bu özelliğini farkındalıkla kullanmayı öğrendiğimizde ise hayatımızı

dönüştüren bu gücü bize hizmet edecek şekilde deneyimlemeye başlarız.

sahilde meditasyon yapan kadın

Bunun için nereden başlamalıyız?


Mevcudiyetimiz

Şimdiki anın iyileştirici ve dönüştürücü gücü yüzde yüzümüzle bu anda mevcut

olduğumuzda gerçekleşir. “Mevcut olmak” demek ise zihnimizin bize anlattığı hikayeleri

farkına varmak, onlarla özdeşleşmeye başladığımız anda kendimizi yakalamak ve o an

hemen düşüncelerimiz ve duygularımızla aramıza mesafe koymak demektir. Başka bir

deyişle mevcut olmak otomatik pilottan çıkmak demektir. Bunu deneyimleyebilmek için

elimizde çok güçlü birkaç aracımız olduğunu biliyor muydunuz?


Dikkatimiz

En güçlü aracımız dikkatimizdir. Dikkatimizi küçük bir köpeği terbiye eder gibi terbiye

etmeyi başardığımızda sağdan sola savrulan dikkatimizi bir yerde tutabilmeye başlarız.

Bu da zihnimiz üzerinde bir parça daha fazla kontrolü ele geçirmemize alan açar. Bu

durum ise bize farkındalıklı bir hayatın kapılarını aralar. Ve tabi ki ne kadar eğitirsek

eğitelim dikkatimiz sürekli dağılır. Pratiğimiz onu her seferinde yeniden bu ana geri

getirmek olmalıdır. Dikkatimizi bu anda tutabilmek ve mevcudiyetin sihirli gücünü

kullanabilmek için bir aracımız daha var, hem de tam burnumuzun ucunda.


Dikkatimizi bir yerde uzun süre tutabilmek için bir çapaya ihtiyaç duyarız. Bu çapanın etkisi gemileri akıntısı fazla olan okyanusta sabitleyebilmek gibidir.

Nefesimiz

Dikkatimizi bir yerde uzun süre tutabilmek için bir çapaya ihtiyaç duyarız. Bu çapanın

etkisi gemileri akıntısı fazla olan okyanusta sabitleyebilmek gibidir. Zihnimiz çoğu zaman

güçlü akıntıların olduğu, kimi zaman fırtınaların kopması ve dalgaların yükselmesi ile

kontrolsüzce savrulduğumuz, kendimizi çapalayamadığımızda güvensiz ve dengesiz

hissettiğimiz öngörülemez bir okyanus gibidir. Öngöremediğimiz her şeyden ürkeriz. Zira

okyanusun yapısını izlemeye başladığımızda ve bunu kendimizi bir yere çapalayarak

yapmayı öğrendiğimizde kendi içimizde kendiliğinden ortaya çıkan bir güven ve huzuru

hissetmeye başlarız. Sürekli dağılan dikkatimizi burnumuzun ucunda her daim bulunan

nefesimize çapalamayı öğrendiğimizde zihnimizi izlemeyi ve şimdi ki anın içinde

mevcudiyetimizi sürekli olarak deneyimlemeyi öğreniriz. Sürekli kaotik zihin yapımızın

sakinlediğini, sinir sistemimizin daha kolay regüle olmaya başladığını gözlemlemeye

başladıkça da içimizden yükselen huzurun tadını almaya başlarız.

Şimdiki anda zihnimizi izlemek her zaman çok keyifli bir deneyim olmayabilir.

Mevcudiyetimiz bizi bazen hoşlanmadığımız şeylerle karşılaştırabilir. İşte o anlarda bir

başka sihirli aracımızı kullanabiliriz.


Bedenimiz

Dikkatimizi bedenimize vermekle kendimize yeni bir çapa edinmiş oluruz. Çünkü kimi

zaman şimdiki anın içinde yüzde yüzümüzle var olduğumuzda zihnimizde hoşumuza

gitmeyen şeylerle karşılaşabiliriz. Nahoş düşünceler nahoş hislere yol açabilir. O an

dikkatimizi bedenimizdeki farklı bir bölgeye yönelterek zihnimizin bize sunduğu o nahoş

hikâye ile aramıza bir mesafe koyabiliriz. Bu bize ne kazandırır?

Fırtınanın girdabından çıkmamızı ve yeniden merkeze gelmemizi sağlar. Bir süre

dikkatimizi bedenimizdeki farklı duyumsamalarda gezdirdikten sonra yine nahoş olana

dikkatimizi yönlendiririz. Kısacık da olsa dikkatimizin yönünü değiştirmemiz uyarılan sinir

sistemimizin kendini regüle etmesi için ona alan açmış olur. Ve yeniden dikkatimizi

nahoş olan yere çevirebilecek içsel bir kaynak geliştirmiş oluruz. Travma konusunda çok

değerli bir uzman olan Peter Levin’inin de Somatik deneyimleme ve travma temelli

eğitimlerinde aktardığı bu yaklaşıma pendülasyon denir. Bir tetiklenme olduğunda orada

bir süre durmak, sonra sinir sistemini dinlendirmek ve yeniden gücünü toparlaması için

yeni bir yere dikkati yöneltmek üzerinde kurulmuş bir regülasyon sistemidir.

Buradaki amacımız bedendeki duyumsamalarımızdan bizi rahatsız edenlerden kaçmak

değil. Nahoş olanın içinde daha rahat durabilmek için kendimize dayanıklılık geliştirecek

zaman ve alan vermektir. Dikkatimizi nefesimizde ve bedenimizde çapalamayı

öğrendikçe zihnimizde veya gün içinde ortaya çıkan tüm zorlayıcı deneyimler karşısında

daha dengede, daha rahat bir şekilde mevcut kalabildiğimizi gözlemlemeye başlarız.

Bizi dengeden çıkartacak ve mevcudiyetimizi etkileyecek olaylar yaşasak bile yeniden

dengeye gelmemiz çok kısa bir farkındalık pratiği ile mümkün olmaya başlar. Böylece

kendimize her zor durumda kullanabileceğimiz içsel kaynaklar geliştirmeyi öğretmiş

oluruz.

Yıllarca “resillence” “esnek dayanıklılık” olarak eğitimlerde öğretilmeye çalışılan

becerinin özü yukarıda size anlattığım yaklaşımın kendisidir:

Mevcudiyet kasımızı geliştirmek.



Çocuklarımızı hayata hazırlamak için gönderdiğimiz okullarda beden eğitimi gibi fiziksel

becerilerimizi, kaslarımızı ve kondisyonumuzu geliştirecek derslerin yanında zihinsel

dayanıklılığımızı da geliştirecek dersleri çocuklarımıza sunsak eminim ki çok farklı bir

gelecek bizleri bekliyor olurdu. Çocukları hayatın zorlayıcı gerçekleri ile yüzleşmelerini

sağlayacak ve kendi içsel güçlerini kullanmayı öğretecek güçlü eğitim, MEVCUDİYET

pratikleri olurdu. Tabi ki sadece çocuklarla değil aynı zamanda onları yetiştiren

yetişkinlerle de bu çalışmaları yapmamız gerektiğini de hatırlamalıyız. Kendi söküğünü

dikemeyen bir başkasına nasıl sökük dikeceğini öğretemez. Hepimizin sahip olduğu

burnumuzun ucundaki kaynaklarımızı kullanarak; dikkatimiz, nefesimiz, bedenimiz, yüzde yüzümüzle mevcut olduğumuz yakın bir gelecekte görüşmek üzere.

Sevgi ile kalın

ความคิดเห็น


bottom of page