top of page

PRANA LIFE

FEST

26-27 Nisan Eskişehir

2.Dönem İndirimli Kombine Biletler Satışta!

Prana Life Fest 1.jpg

Sessiz Devrim: Bireyden Topluma - Dharma'nın Işığı

Sugata Duygu Akartuna

Hindolog, Eğitmen, Yazar

Instagram: @sugata108

 

Öğrencilerim derslerimde Sanskrit terimi 'dharma'yı sürekli vurguladığımı bilirler. Çünkü dharma kavramı, bizi insan-ı kâmil yoluna sokacak elzem anlamlar barındırıyor; hak, hukuk, adalet, hakikat, ahlak, toplumsal görevler, bireysel yükümlülükler, manevi sorumluluklar, toplumsal düzeni ve etik davranışları teşvik etmek gibi. Temelde dharma, sosyal düzeni koruyan ve insanlığın refahını destekleyen davranışları kapsar.


Bhagavad Gītā’da dharma kelimesi sıkça karşımıza çıkar. Hatta Gītā’nın ilk şloka’sı bu kelimeyle başlar:


dharma-kṣetre kuru-kṣetre samavetā yuyutsavaḥ -BG 1.

“Dharma meydanı olanı Kurukṣetra’da toplanmış ve savaşmaya hazır olanlar...”


Bu giriş bile bize, metnin başından itibaren dharma temasının merkezde olduğunu gösterir. Şimdi dharma kelimesinin iki temel kullanımına bakalım:


İlk temel kullanım: Gītā’nın özünü taşıyan bir bağlamda karşımıza çıkar: Arjuna’nın ilk içsel çöküş anında (2.7). Arjuna, savaş meydanında iki farklı görev arasında sıkışmıştır. Savaşçı (kṣatriya) olarak görevi, yakınları bile olsalar saldırganlara karşı savaşmaktır; ancak bir hanedanın lideri olarak görevi, akrabalarını korumaktır, saldırgan dahi olsalar. Zıt yöne çeken bu iki görev arasında karar veremez. Bu nedenle burada dharma, “doğru görev” veya “ahlaki sorumluluk” anlamına gelir. Arjuna’nın sorusu aslında şudur: Yapmam gereken doğru şey nedir?


İkinci temel kullanım: Gītā’nın en çok alıntılanan sözlerinden (04.08) Kṛṣṇa, dharma’yı tesis etmek için düzenli olarak dünyaya indiğini belirtir. Burada dharma ne anlama geliyor? Kṛṣṇa'nın dharma’yı nasıl tesis etmeyi amaçladığı sürece bakabiliriz: erdemlileri koruyarak ve kötüleri yok ederek. Bu sürecin sonucu nedir? Erdemli bir toplumsal düzenin kurulmasıdır. İşte bu düzene burada dharma denir.


Dharma’nın bu iki anlamı birbiriyle bağlantılı mı? Evet, ikisi arasında karşılıklı bir sinerji vardır: Toplumdaki dharma (düzen), bireyin dharma’sını (görevini) destekler; bireyin dharma’sı da toplumsal dharma’yı destekler. Örneğin bugün Türkiye'de, halkımız deprem sonrası dayanışma ruhuyla hareket ederek toplumsal sorumluluklarını yerine getirdi. Bu bilinç, bireylerin vicdanıyla birleştiğinde güçlü ve sürdürülebilir bir sosyal düzen oluşur. Aynı şekilde toplum, yolsuzluk yapanları cezalandırarak bireyleri dürüst davranmaya teşvik eder. Bu tür sorumluluk bilinciyle hareket eden bireyler de toplumun bütünlüğünü ve refahını korumaya yardımcı olur.


Bu konsept, maneviyat ve yogaya olan 20 yıllık adanmışlığım sonucunda hücrelerime öyle derin işledi ki, bunun epigenetik değişime yol açtığını düşünüyorum. Yani uzun süreli manevi pratiklerim ve yaşam biçimim, gen ifademi şekillendirerek içimde kalıcı bir dönüşüme neden oldu. Artık adhārmik (doğru ve değerlere uymayan) eylemlere yönelmek istesem bile, vicdanım buna izin vermiyor ve beni doğru yola yönlendiriyor.

Gītā’nın bilgeliği insanların hayatına güneş gibi doğar ve toplum düzenini sağlar. Böyle bir kazan-kazan yaklaşımdan daha güzel ne olabilir ki? Hem insana hem topluma fayda!


Sugata Duygu Akartuna Avrupa Parlementosu
17 Eylül 2014’te, Strazburg’daki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen “Gençliğin Güçlendirilmesiyle Avrupa’nın Güçlendirilmesi” başlıklı konferanstan bir kare. Bu anlamlı etkinlikte Türkiye’yi temsilen yer almaktan büyük bir onur duydum.

Gerçek bir öğretmeni nasıl tanırız biliyor musun? Öğretilerini yalnızca vaaz vererek değil, hayatının her alanında yaşayan kişidir gerçek öğretmen! İşte bu nedenle, öğretileri kimden dinlediğin çok önemlidir.


Aklıma ilk yoga hocalarımdan biri geldi. Sürekli bize et yemememizi öğütlerdi. Bir gün evindeyken buzdolabını açınca bir baktım ki içerisi salamlar, sosisler, sucuklarla dolu…Yüzümdeki şaşkınlığı görünce gülümseyerek, "Sen de benim seviyeme geldiğinde bunları yiyebilirsin," dedi esprili bir dille. Çok şükür ki, onun seviyesine hiç ulaşmadım!


Karmik yolculuğumuzda belli bir cinsiyetle, belli bir aileye, belli bir yere, belli bir millete ve belli saṃskāralarla (önceki hayatımızdan getirdiğimiz yatkınlıklar) doğarız. Bu doğum koşulları, rastlantısal değil, ruhun tekamülünde belli dersleri öğrenebilmesi içindir. Bizi çevreleyen koşullar, ailemiz, toplumumuz ve yaşadığımız coğrafya, ruhumuzun ihtiyaç duyduğu deneyimlerle doğrudan ilişkilidir. İşte tam da bu yüzden, karma ve dharma birbirini tamamlar ve el ele ilerler. Karma, içinde bulunduğumuz koşulları şekillendirirken, dharma da bize bu koşullar içinde nasıl doğru ve erdemli davranacağımızı gösterir.


Doğayı gözlemlediğimizde evrenin karşılıklı alışveriş ve denge üzerine kurulu olduğunu fark ederiz. Bu basit ancak sembolik gerçeklik hayatımızı şekillendiren evrensel döngüyü de yansıtır. En temel örneğiyle bizler oksijen alır, karbondioksit veririz; ağaçlar ise karbondioksiti alır, oksijen verir. Yani oksijene ihtiyaç duyduğumuz müddetçe, daha fazla ağaca da ihtiyacımız olacak demektir. Bu denge bile bozulduğunda, doğal afetler, hastalıklar ve salgınlarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz hâle gelir.


İşte etik prensipler, insanın ve toplumun gelişimini sağlayan bu hassas dengeyi korumaya yöneliktir. Etik-ahlâk, insanlara, refah ve uyumu teşvik eden ilkeler doğrultusunda yaşayarak kendi potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirme imkânı sunar.


İşte dharma bu kadar kıymetli bir kavramdır. Uzun süre boyunca, toplumsal adaletsizlikler ve etik dışı yapılar karşısında çaresiz hissettik. Ancak zamanla fark ettik ki, eylemsizlik de bir eylemdir. Bu farkındalıkla, bilinçli tüketimden geleneksel değerlere yönelmeye, içsel duruşumuzu yansıtan sade ama kararlı adımlar atmaya başladık. Böylece, kendi çapımızda etik olmayan sistemlere karşı vicdani bir tutum sergilemiş olduk.


Bu neyi gösteriyor? Bhagavad Gītā’da geçen “eylemsizlikteki eylem ve eylemdeki eylemsizlik” (4.18) öğretisinin, yani 'çabasız çaba'nın kalbimize yerleştiğini...


Dualarımız ve niyetlerimiz her zaman tüm dünyanın mutlu ve huzurlu olması yönünde. Çünkü dünya mutlu olursa, ülkem mutlu olur; ülkem mutlu olursa, toplum mutlu olur; toplum mutlu olursa, biz de huzur buluruz.


O yüzden ey Türk evladı, Uttiṣṭha! (Uyan!) Ve dharmanı, yani sana düşen doğru olanı, layıkıyla yerine getir.


Sevgilerimle,

Sugata Duygu Akartuna

 
Karma, Satürn, Sugata
Sugata Duygu Akartuna'nın yeni çıkan kitabını inceleyin.

 
sugata duygu akartuna

Sugata Duygu Akartuna


Mütercim tercüman, bilimkadını, yazar ve eğitimcidir. İki kitap çevirisi yapmış, uluslararası platformlarda birçok konuşma gerçekleştirmiş ve çeşitli eğitimler sunmaktadır. Hindistan’daki Amrita Vishwa Vidyapeetham Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam eden Akartuna, kadim bilgeliği modern bilimle buluşturmayı amaçlamakta ve karma, dharma gibi konuları Türk okurlara anlaşılır ve edebi bir dille sunmaktadır. Spiritüelliğe dair her alana ilgi duyarak, her şeyin birbirine bağlı olduğu bir bakış açısını benimser.



Comments


bottom of page